Bülbülzade Vakfı Esnaf Komisyonu araştırmacı yazar Hüseyin Caner Akkurt’tun konuşmacı olarak katıldığı “Yerli Zihin, Milli Sanayi Sürecinde Bir Girişimci Örneği; Nuri Demirağ” adlı seminer düzenledi.
7 Nisan Cumartesi günü Bülbülzade Vakfı Davut Özgül Konferans Salonunda düzenlenen seminere Bülbülzade Vakfı Başkan Yardımcısı Yunus Atilla Hamallar, Esnaf Komisyonu Başkanı Hamdi Keleş, komisyon üyeleri ve davetliler katıldı.
Esnaf Komisyonu Başkanı Hamdi Keleş’in moderatörlüğünde yapılan seminerde Nuri Demirağ’ın girişimlerinden bahseden Akkurt, konuşmasını şöyle sürdürdü; “tarih öyle bir şey ki kaçmak istediklerinizi bir gün ortaya getirip koyuyor. Nuri Demirağ’ın 1930’lu yıllarda hayata geçirmeye çalıştığı projeler eğer bugüne gelindiğinde engellenmemiş olsaydı onun temel taşlarını atmış olduğu yerlere sizler tuğlalılarınızı koymuş olacaktınız. Bugün biz örneğin Fırat Kalkanı Harekâtında kendi uçaklarımızı kullanacaktık. Malumunuz Fırat Kalkanı Harekâtında hava gücümüzü kullandırmadılar. Yine Fırat Kalkanı Harekâtında Almanların Leopar Tanklarını kullanmak zorunda kalmayacaktık. Bu harekâtta tankların intikal sırasında verdiği arızalardan dolayı, bu tankların parçalarını üretemediğimizden dolayı silahlı kuvvetlerin hangarlarında parça bekleyen tanklar var. Almanlar vermeyiz demiyorlar. Mesela F35’le ilgili gerekli paralar ödendi ancak belki 10 yıldır uçakların gelmesini bekliyoruz. Dolayısıyla yerli ve milli sanayi ile hareket etmediğiniz sürece bu tür aksaklıklarla karşılaşmanız normaldir.
Tarihte bazı şeyleri görmezden gelerek gerekeni yapmazsanız o tarih bir gün sizin karşınıza gelip dikiliyor ve o tarihle yüzleşmek zorunda kalıyorsunuz. Tabi yüzümüzü ağartan konular yok mu elbette ki var. En azından savunma sanayi noktasında yerli silah kullanmaya başladık. Ana ağır savunma sanayi malzemelerimiz yerli olmasa da içerikte kullandığımız malzemeler yerli olmaya başladı.
Nuri Demirağ’ın dönemine gelinmeden önce bu coğrafyada neler yaşanmıştı bunu kısaca özetlemek gerekiyor. Bu özetlemezsek Nuri Demirağ’ın mücadelesini anlamamız zorlaşır. Bizim batıyla ilişkilerimiz yeni cumhuriyetle başlamış değildir. Mesela Amerika’yla ilişkilerimiz 1700’lü yıllarda başlıyor. 1830 yılında yapılan anlaşma neticesinde Amerika imtiyazlı devlet statüsüne getiriliyor. 1846 yılında Sultan Abdülmecit’in isteği üzerine Amerikan pamuğunun Osmanlı’da yetiştirilmesi için çalışma yaptırılıyor. Amerika’dan gelen uzamanlar pamuğun yetiştirilmesini sağlayamıyorlar ancak değerli madenlerin yerlerini keşfediyorlar.
Nuri Demirağ 1886 yılında Sivas Divriği’de dünyaya geliyor. Babası sorgu hâkimi. Babası bir kasabaya sorgu hâkimliğine giderken attan düşerek vefat ediyor. 1906’da Ziraat Bankası’nın açtığı sınava katılarak Kangal’da memuriyete başlıyor. 1908’de Koçgiri Şubesine tayin oluyor. 1911’de İstanbul’da Maliye Bakanlığında memurluğa alınıyor. Orada milletine faydalı çalışmalarından dolayı maliye müfettişliğine yükseltiliyor.
Maliye müfettişliği yaptığı dönemde azınlıkların şımarmaya başladıkları dönemde kurtuluş semtinde birkaç tane Rum gencin tacizine uğruyor. Bunu kendisine yediremiyor. Benim geleceğim ve bu devletin geleceği üç-beş azınlığın elinde olamaz diye memurluktan istifa ediyor. Enteresandır o dönemde sigara kâğıdına kadar her şey Ermeni ve Rumların elinde bulunuyor. İlk defa Türk malı diyerek sigara kâğıdı üretimine başlıyor. Sigara kâğıdı üretiminden bir sermaye ediniyor. 1923 yılına geldiğimizde yeni cumhuriyetle beraber demiryolları projesi Almanlardan Amerikalıların eline geçiyor. Onlarda 99 yıllığına bu anlaşmayı yapmış durumda. Allah’tan bu proje hayata geçmiyor. Çünkü misakı milli sınırları içinde enerji kaynağı kalmadığından Amerikalılar projeden vazgeçiyor.
Yeni cumhuriyet demiryolları politikasına Abdulhamid’in bıraktığı yerden devam etmek istiyor. Ancak yerli sermaye yok tabi. 1933 yılında Samsun - Sivas arasındaki demiryolu inşaatının ihalesi başlayacak. Yabancı şirketler var. Fransızlar işten çekiliyor. İhale açılıyor bu ihaleyi görüyor. Diğer yabancı şirketlerin verdiği fiyatın yarı fiyatını vererek ihaleyi alıyor. Ekibini oluşturarak demiryolu yapımını devam ediyor. Oradaki başarılarından dolayı Bursa’daki Merinos Fabrikasının yapılması, Keban Barajı ile ilgili projeleri, bunun yanında yeni rejimin devlet binalarının yapımı, şeker fabrikalarının fiziksel yapılarını yapıyor.
Amerika’ya gidip Golden Gate köprüsünü görünce bunun bir benzerinin boğaza yapılması gerektiğini belirterek projesini hazırlayarak Mustafa Kemal’e sunuyor. Boğaz köprüsü projesinde ilginç olan şey şu 1931 yılında planlayıp 1933 yılında projelendirmiş olduğu boğaz köprüsünde demiryolu var, araç yolu var, yaya yolu var. Biz bunu ancak 2018 yılında hayata geçirdik. Mustafa Kemal projenin hükümete gönderilmesini ve hayata geçirilmesini söylüyor. Ancak başbakan İnönü döneminde proje akamete uğruyor.
Daha sonra Yeşilköy’de bir gök okulu kurmak için çalışma başlatıyor. O dönemde özellikle Fransa’ya gönderilen pilotlar var. 17 Eylül 1936’da Beşiktaş’ta uçak fabrikası kurmaya başlıyor. Motor gövdesi hariç tamamen yerli bir proje. O dönem Türk Hava Kurumunun 10 eğitim uçağı 65 planör siparişi alıyor. 1937 NUD 36 uçağını teslim etmek için gönderilen uçak bir kaza geçiriyor, ihale iptal ediliyor. Yerine Fransa’dan çok fahiş fiyata 12 adet uçak alınıyor. Daha sonra İnönü hükümeti döneminde gök okulu ve fabrika da istimlâk ediliyor. Hem NUD 36 hem NUD 38 uçağını almak için almak için yabancı ülkelerden ziyaretler oluyor. İsmet İnönü’nün kabinesinin aldığı kararla yurt dışına satışı da engelliyor” dedi.
Seminerin ardından program soru cevap kısmıyla devam etti. Yerli Zihin, Milli Sanayi Sürecinde Bir Girişimci Örneği; Nuri Demirağ semineri soru cevap kısmından sonra sona erdi.